Bir kenti sevmenin yüzlerce sebebi vardır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi bir önceki dönem Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu,15 yıl süreyle yönettiği kenti şöyle tanımlıyor”
“İzmirlilik” kavramını, kuşkusuz bir “kent şovenizmi” olarak algılamıyor, değerlendirmiyor ve bu kavramı, şişirilmiş bir böbürlenme gerekçesi saymıyoruz.
Her kent, tarihin, coğrafyanın, iklimin ve bunların ortaya çıkardığı kültürüntoplamıdır. İzmir’ de, her kent gibi, insan yapısını, duruşunu, geleneklerinigöreneklerini ve “İzmirlilik” olarak adlandırılan kendine özgülüğü, bu toplamdanalır.“İzmirlilik” birikiminin nerelerden beslendiğini anlamak için, sadece adınıngeçirdiği evrimlere bakmak bile yeterlidir. Bu süreç, tarihin asla vazgeçmediği vebirikimlerini cömertçe harmanladığı bir kenti var etmiştir.
İkliminin ılımanlığı, insanlarını da belirlemiş, “İzmirlilik” göstergesi olan, neşeli,yaşama dönük, uyumlu, coşkulu ve barışsever bir insan modelini ortaya çıkarmıştır. Akdeniz ve Ege kültürünün bütün nedenlerini ve sonuçlarını İzmir’degörüyorsak; bunda coğrafyanın ve iklim koşullarının kuşkusuz büyük etkisi vardır.Başta hemşerimiz Homeros olmak üzere, günümüze dek yetiştirdiği sanatçı, biliminsanı ve düşünürler; İzmir’in dünyaya eklenmek için, neleri ve hangi alanları tercih ettiğini göstermesi bakımından da, dikkat çekicidir. O nedenle İzmir, dikkatlerisürekli üstünde toplayan bir kent olagelmiştir.”
Aziz başkan İzmir’in sosyolojik fotoğrafını özetle böyle çekiyor ve yorumluyor.
Bu bakış açışına ek olarak İzmir için şunları yazabilirim; buyurucu kültüre,hâkim dalgalara, dayatmacı yapılara, baskılara karşı da fonksiyoneldir.
İzmirlilerin toplumsal refleksi hep muhalif kültürden beslenir.(İstismar edilmediği sürece) Bu da demokrasimiz için çok büyük bir değerdir.
Kenti doğru okuyamayan siyasetçilerin işi o yüzden burada hep zorlaşır.
Bunların hepsine eyvallah…
İzmir’in birde ezberci, dogmatik bir yanı vardır.
İdeolojileriyle örtüşen birinin açıklaması, görüşleri anında kabul/karşılık görür. Sorulmaz, sorgulanmaz.
Üzülerek, acı çekerek bir örnek vermek isliyorum; İzmir yakın tarihinin en büyük biyolojik afetini yaşadı.
53 saat aralıksız devam eden, 500 hektarlık alanı yakan bir yangınla boğuşuldu.
Birileri gerçekten boğuşurken, birileri de yangını siyasi ve ekonomik ranta dönüştürmek için pusuda bekledi.
Henüz yangın sönmeden TV’lere çıkıp hepimizi ‘aptal yerine’ koyan peş peşe açıklamalar yaptılar.
Telefonlara, sosyal medya hesaplarına on binlerce mesaj yağdı. Vatandaşlardan fidan dikimi için sıcağı sıcağına bağış istendi.
Dernekler, odalar, sözde orman vakıfları yangından resmen mal kaçırdılar.
Ayıptır, günahtır, yazıktır.
Bu ülkenin Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli diyor ki ‘’ bu alanı biz ağaçlandıracağız, hiçbir vakıfla, kurumla kuruluşla (belediyeyle), odayla, dernekle şu noktayı siz ağaçlandırın gibi bir çalışmamız, görüşmemiz olmadı”
Zaten olamaz da…
Ormanların ağaçlandırılması, korunması, kullanılmasının hangi kurum tarafından nasıl yönetileceği anayasamızda belirtilmiştir.
Geçmişte Valilikte de çalışan biri olarak ta ilgili mevzuatı da biliyorum. Bir okulda orman bilincini geliştirmek adına yapılacak ağaç dikimi bile onlarca yazışma gerektiriyor. Çünkü devletimiz ormanlarına gözü gibi bakıyor ve korumaya çalışıyor.
Şimdi bir belediye Başkanı çıkıp ta “ormanları imara açmayacağız” dediğinde buna ancak gülersiniz. Bu yangından rant/algı üretmekten, vatandaşı yanıltmaktan başka bir şey değildir.
Sizin ormana bir ağaç bile dikme yetkinizyokken nasıl böyle bir açıklama yapar ya da fidan dikme kampanyaları düzenlersiniz?
Buna bir anlam veremiyorum.
Kimi vakıflarda bunu fırsata çevirdi milyonlarca lira bağış topladılar.
İşin asıl acı yanı…
İzmirliler bu yangının istismarını yapan ‘’uçaklar neden havalanmadı” diyen, yangına yakın yerlerde fotoğraflar çekip, Çeşmede yazıklarına tatile giden siyasilere inanmakta ısrar etti.
İzmir için bence bir değer olan, 60 saatte 6 saat uyku uyuyamayan havada karada yangına karşı savaş verenTarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ile ekibine teşekkür bile edilmedi.
Bence Belediye başkanlarımız, vakıflarımız önce yangını söndürmede hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan kahraman işçilerimize teşekkür etmeli.
Sonra da kolektif bir akılla hep birlikte neler yapabiliriz konusunu konuşmalıyız. Ağaçların türleri de buna dahil olmalı.
Selam ve saygılarıml
YORUMLAR