İlk gençlik yıllarını 1980 öncesinde yaşamış biri olarak sosyal ve kültürel alanda gözlemlediğim bazı küçük anekdotları sizlerle paylaşmak istiyorum. Bizim jenerasyonumuzdan çok önce Tanzimat ile başlayan kültür yozlaşması, daha doğrusu batılılaşma hastalığı ne yazık ki 1.cihan savaşına kadar devam etmiş, her ne kadar ecdadımızın müthiş mücadelesi ile bu aziz vatanımız kurtarılmış ise de batılı devletler fiili işgallerini sonlandırsalar da kültürel olarak her şeyleriyle içimizde kalmaya devam etmişlerdir.
2.cihan harbinden sonraçok zor yıllar geçiren insanımız geleneksel hayat tarzımızı yavaş yavaş terk ederek köylerinden ayrılıp o zamanlar gurbet dedikleri şehirlere hatta Avrupa ya göç etmek zorunda kalmışlar, bununla beraber de öncelik sıralamaları değişmiş, para kazanmak bütün mukaddes mefhumların önüne geçmiştir.
1950 ile 1965 arasında doğan gençlerimize özel bir paragraf ayırmak gerekirse, çok sayıda idealist insan yetişmiş, köklerini bulma gayretiyle hem batı emperyalizmine karşı çıkmış hem de milli ve manevi değerlerinin yok edilmesine izin vermemek için büyük bir mücadele örneği sergilemiştir. Ülküleri için ölümü dahi göze alan ve bu uğurda şehadete ulaşan abilerimiz ve kardeşlerimiz nizamı-alem davasının ne olduğunu öğretmiş ve bir anlamda bu mukaddes dava etrafında toplanma Şeref’ini bizlere bahsetmişlerdir.
Ancak asıl anlatmak istediğim noktaya gelirsek 1980 sonrası gençlik ne yazık ki popüler kültür dedikleri batı kültürsüzlüğünün pençesinde kaybolmak üzeredir. İlkeleri olmayan, herhangi bir ülkü ve ideal etrafında toplanamayan, tamamen günü yaşamak derdinde olan bir nesil yetiştiriyoruz. Bütün hayatı barda pavyonda geçen, sabahtan akşama kadar kahvehanede oyun oynamak üzerine kurulu idealleri olan, telefonundan başka arkadaşı dahi olmayan bir nesille karşı karşıyayız.
Otuz kırk yılda geldiğimiz noktayı bir hatırlayalım. Babasının arkadaşının yanında sigara içemeyen bizim neslimiz oğulları ile içki içmekte bir beis görmemektedir. Çamaşırını annesi görmesin diye kendisi yıkayan kızlarımız şimdi kendi kızlarının sevgililerini eve davet eder duruma gelmiştir. Popüler kültür içimize öylesine sinsice nüfuz etmiştir ki, bu yozlaşmaya dur demek için akıl ve izan sahibi olanlarımız bile bir şeyler yapmayı göze alamamaktadır.
Bütün dünyayı tek bir kültür haline getirme hedefindeki modern popüler kültüre direnmenin yolu öncelikle herhangi bir akıma kapılmadan sadece ehli sünnet çizgisinde dinimizi öğrenip yaşamak ve etrafımıza anlatmak, bunun yanında gençlerimizi milli Ülkü’lerimizle yetiştirip onlara tarihte kim olduğumuzu ve yeniden o ihtişamlı asırlara dönmemizin tek çaresinin bu mukaddesat etrafında toplanmak olduğunu belletmek gerekir.
Sadece kelime-i şehadet getirip, namaz ve oruçla müslüman olunamayacağını, yüce dinimiz İslam’ın bir hayat manzumesi olduğunu ve çok sayıda emir ve yasak ihtiva ettiğini de önce kendimiz bilmeli sonra da gençlerimize öğretmeliyiz.
İlkeleri olan ve Ülkü’lerine bağlı nesiller yetiştirme temennisiyle
ALLAH’A EMANET OLUN.
YORUMLAR